Finansal bağımsızlık ve dünya keşfi hayaliyle yola çıkan Trinh, kısıtlı bütçe ve zaman arasında denge kurma zorunluluğuyla karşılaştı. Bu durum onu, yaşam alanından tasarruf etme kararı almaya yönlendirdi. Sonuç olarak, Trinh, kendisine büyük maddi avantaj sağlayan, 27 metrekarelik sevimli bir küçük evin sahibi oldu.

“Daha küçük bir yaşam alanına geçiş yapmamın temel sebebi, finansal özgürlük elde etmek ve erken emekliliği mümkün kılmaktı. Şu anda tasarruflarımı bir fona yönlendiriyorum ve bu fon, aylık yaşam masraflarımın 25 katına ulaştığında emekli olmayı planlıyorum,” diye açıklıyor Trinh.

Peki, böylesine sınırlı bir alanda yaşamak nasıl bir deneyim? İç mekan, ahşap detaylarla bezenmiş, aydınlık ve ferah bir İskandinav estetiği yansıtıyor. Evde dikkat çeken unsurlar arasında bolca iç mekan bitkisi ve geniş pencereler yer alıyor, bu da mekana doğal bir hava katıyor.

Üst kat, uyku alanı ve yoga için ayrılmış bir bölüme ustaca bölünmüş; evin boyutları göz önünde bulundurulduğunda bu mantıklı bir düzenleme.

Mobilyalar ise işlevselliği ve yerden tasarrufu ön planda tutuyor; katlanabilir masalar, entegre dolaplar ve gizli depolama alanlarına sahip yataklar gibi özelliklerle donatılmış. “Her eşyanın belirli bir yeri olmalı, bu kurala titizlikle uyuyorum,” diyor Trinh.

Küçük olmasına rağmen mutfak, hem yemek pişirmek hem de misafir ağırlamak için tam donanımlı bir şekilde tasarlanmış.

Trinh, küçük bir eve geçmeyi düşünenlere, öncelikle bu tarz bir yaşamı kısa bir süreliğine deneyimlemelerini tavsiye ediyor.

Siz, böyle bir evde yaşamayı hayal edebilir misiniz?

Düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.